7 Mayıs 2021 Cuma

Göreli Bilinmezlik

Bu yazımda A. Attila Sayın'ın kaleminden çıkmış, ilk basımı 2017'de Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan Göreli Bilinmezlik adlı kitaptan bahsedeceğim.


Attila Sayın, bilim kurgu türündeki bu kitabında daha önce yaşadığı bir anı tekrar yaşamak isteyen ve bunun için bir bilim adamıyla beraber proje geliştiren birinin hikayesini anlatıyor.

"Bir insan hayatı boyunca sonsuz tane an yaşar. Ancak bunların içinden sadece bir tanesi en etkileyici olandır. Buna göre eğer en etkileyici anınızı yeniden yaşama şansınız olsaydı bu hangi anınız olurdu? İlk bakış, ilk işitiş, ilk dokunuş... Hangisi? Üstelik sizin için yine ilk yaşandığındaki gibi bilinmez olacak bir an."

Daha önce bu türü pek okumamış olsam da Göreli Bilinmezlik beni epey içine çekti. Birbirine bir pamuk ipliği gibi bağlı olan olaylar her sayfada şaşırtmaya, merak duygusunu canlı tutmaya devam etti. Kitap içinde var olan her karakter, her olay adeta birbirine bağlıydı. Her şey ustaca kurgulanmıştı.

Başarılı kurgunun yanı sıra yazarın kaleminin akıcı olması ve olayları gözümüzde canlandırabileceğimiz bir şekilde anlatması da kitabın sürükleyici yanını arttırdı. 

"Sessizlik kimi insan için derin bir huzuru kimi insan için de en büyük sesten daha gürültülü olarak algılanabilir. İşte o gün Norveç Denizi'nin dalgaları bu gerçeği bertaraf etmek istercesine gürültüsünü sessizliğin kalbine öylesine saplıyordu ki çevresinde bulunan hemen her insanın telaşla oradan ayrılmasına sebep oluyordu. Ancak bir kişi vardı ki, iskelenin etrafındaki bir bankta hareketsizce duruyordu. Bu kişi ilk izlenim olarak donuk bakışları güçlü akıntının üzerinde, beyaz tenine değen sarı saçlarından akan su damlalarını umursamaz hali ve uzun boyunu oturuşuyla gizlemesiyle yirmili yaşlarda esrarengiz bir erkek havası veriyordu."

Göreli Bilinmezlik okuduğum en heyecanlı kitaplar arasında kesinlikle yerini aldı. Bu harika kitap bir filme de uyarlanabilir. 

Göreli Bilinmezlik'i bilim kurgu okumayı seven herkese öneriyorum. Sevmeyenlere de bir şans vermesini öneriyorum çünkü gerçekten sürükleyici bir kitap. Yazarı emekleri için kutluyor ve yazı hayatının ömür boyu devam etmesini diliyorum.

Esen kalın.

                                                  Aleyna Uluç

6 Mayıs 2021 Perşembe

Sevgi Sözleri

Bu yazımda Timur Kocaoğlu'nun kaleminden çıkmış, ilk basımı Ocak 2018'de Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan Sevgi Sözleri adlı kitaptan bahsedeceğim.


Timur Kocaoğlu, Türkistan'da Yenilik Hareketi ve İhtilaller 1900 - 1924, Binbir Bilmece - Afganistan Özbekistan Ağızlarından, Sevgi  Sözleri ve Sevgilim Güzel Hasine'm - Yüzbaşı Şerafettin'in Eşine Mektupları 1911 - 1922 kitaplarına imza atmış bir yazardır.

Sevgi Sözleri adlı bu kitabında şiirlerini derleyen Kocaoğlu, yüzde yüz Türkçe ile kitap yazma gayesinde bulunmuştur. Son bin iki yüzyılda bütün şiirlerini yüzde yüz Türkçeyle yazan bir ozan olmadığını belirten yazar, bunu Sevgi Sözleri'nde başarmıştır.

Kitap, şairin 2017'deki şiirlerinden başlayıp 2007'ye değin uzanmaktadır. Zaman bakımından geriye doğru okuduğumuz ve saf Türkçe olan bu şiirlerden beğendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:

KAVUŞMAK 

"Varsın bizimkisi olsun
Kavuşmasız bir sevgi
Varken yeryüzünde bunca
Sevgisiz kavuşmalar..."

YAŞTA 

"Saçlarımız ağardı gitti bizim
Ölenler kaldı öldükleri yaşta..."

YERYÜZÜ

"Çağrıştırıyor bana tek senin yüzünü
Yeryüzü, gökyüzü, dağyüzü, bütün yüzler..."

GÖNÜL

"Bir gönül var mı kırılmamış olsun
Var mıdır bir gönül olsun kırmamış..."

Bu şiirler kitap boyunca en beğendiğim, beni en çok çarpan şiirler oldu. Kullanılan kelime oyunları ve dizelerin altında yatan derin anlamlar yürekte derin bir etki bırakıyor. 

Sevgi Sözleri'ni şiir seven, tamamiyle öz Türkçe'den oluşan bir kitabı merak eden tüm okurlara öneriyorum. Şairi de böylesine güzel bir girişimde bulunduğu için kutluyorum.

Esen kalın.

                                                          Aleyna Uluç

5 Mayıs 2021 Çarşamba

Kara Kutu

Bu yazımda Yunus Emre Öz'ün kaleminden çıkmış, ilk basımı Mart 2021'de Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan Kara Kutu adlı kitaptan bahsedeceğim.


Kitabın ismi ve de kahverengi tonlardaki kapağı gizemli, esrarengiz bir hava vermeyi başarıyor. Kitabın içeriğini okuduğumuzda da bizi merak dolu bir hikayenin beklediğini görüyoruz.

Roman, karakterin okuyucuya birtakım sorular yönlendirmesi ve sonra da kendi hikayesini anlatmasıyla başlıyor. Bu merak uyandıran başlangıç beni kitabı okuma konusunda teşvik etti. Çok beğendiğim bu başlangıcın bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum:

"Kader mi, yoksa şans mı insanların geleceğini belirler? Artık tükendiğimi ve ölümün kollarında olduğumu dişündüğüm o anlarda beni koruyan hangisiydi? Şu an her yanı küf kokan bu ahşap gemide, her şeyin farkında olarak, biçare halde olmama neden olan hangisiydi? Bu yazdıklarımı sana kadar ulaştıran hangisiydi? Her neyse. Aklımdaki cevabı olmayan onlarca sorudan birkaçı işte. Beni dinleyecek yeterli zamanın varsa söylemeliyim ki fazla vaktim kalmadı ve sanırım aklımı kaçırmadan birkaç gün daha dayanabilirim. Ardından neler olabileceği hakkında hiçbir fikrim yok. Peşimde birileri var ve çoğu da karşıma geçip hiç düşünmeden tetiğe basabilecek kadar gözü dönmüş insanlar. Elimde olmadan işlerine burnumu soktuğum o ladar çok insan var ki. Gerçi hepsi de onlara yaşattıklarımı hak etmişlerdi ve intikam için beni arıyorlardı. Bu kirli insanlar hakkında öğrendiğim çok fazla şey var ve şimdi yaşadıklarımı başkalarının da bilmesini istiyorum."

Yazar, kitabında Rus karakterleri kaleme almış. Rusça isimler ve orada geçen hikayeyle farklı bir ambiyans oluşturmuş. 

Kitap kendi içinde bölümlere ayrılıyor. Bu bölümlerin bir dizi senaryosu gibi başlıklara sahip olması da farklı olmuş. Örnek vermek gerekirse "1. Sezon: Her Şeyin Farkında" ismi ilk bölüme ait. Ayrıca sezon finalleri de mevcut. Yine örnek vermek gerekirse "2. Sezon Finali: Geçmişin Sırları" ismini örnek verebilirim. Kitabın sonunda da final diyor ve romanımızı noktalıyoruz.

Yazarın anlatımını başarılı ve akıcı buldum. Betimlemeler ne fazla ne da az, yerinde olacak şekilde kullanılmış. Ana karakterimiz Karl Maksim Stephanov'un içsel olarak yaşadıkları ihmal edilmemiş.

"Hayat. Yaşamak istediğimiz şeyler uğruna, gerçekleşmesini istemediğimiz bir yığın saçmalığa katlanmak zorunda olduğumuz olaylar zincirinden ibaret o muazzam kurgu. Birbirine adeta pamuk ipliği ile bağlı bu zincirleri bir arada tutmak için bizlerin yapabildiği tek şey ise anlamsızın içinde kendimizi anlamlı tutmaya çalışmak ve elimizde olmadan geleceğimizi başka insanların şekillendirmesine izin vermek."

Bu merak uyandırıcı kitabı herkese öneriyor ve yazarı verdiği emeklerden ötürü kutluyorum. Dilerim yazı hayatı başarıyla devam eder.

Esen kalın.

                                                        Aleyna Uluç