8 Aralık 2022 Perşembe

Nilüfer

Bu yazımda Mücahid Karaçınar'ın kaleminden çıkmış, ilk basımı Mayıs 2022'de Kutlu Yayınevinde gerçekleşmiş olan Nilüfer adlı kitaptan bahsedeceğim.


Kitap, ismini karakterimiz Nilüfer'den alıyor. Nilüfer küçük, şirin bir köyde yaşayan ve hem yaşadığı çevrenin kısıtlı olanaklarından ötürü hem de babasının baskıcı bir yapıda olması nedeniyle pek dışarı çıkamayan genç bir kızdır. Nilüfer tatlı köylerinde, samimi insanların içinde sade bir hayat sürerken otostop çekerek şehir şehir dolaşan Gazi hem Nilüfer'in hem de ailesinin hayatına renk getirir. 

Gazi; bu hayatı yalnız yaşayan, hiçbir yere ve hiçbir kimseye karşı aidiyet duygusu olmayan, yaşamını hep farklı yerlerde sürdürmeye alışkın biridir. Nilüfer ile Gazi birbirlerine ne kadar zıt görünüyorlar, değil mi? Hayat tarzları ne kadar farklı olsa da kendi tabirleriyle deli halleri tam bir tencere kapak durumuydu. İkisi de birbirine deli derken aslında ne kadar benzerlerdi. Bu ikilinin atışmalarını okumak benim için hoştu.

Kitabın anlatım dilini sevdim. Yazarın okuduğum ilk eseriydi ve kalemini şiir tadında buldum. Okurken bana bir bahar esintisi havası verdi.

"Kafesteki kuşun bile bir müddet sonra sıkılıp odanın yüzüne çıkmasını istediğini fark ettikçe kendisinin kuş kadar bile özgür olamadığının kanısına varır, moralini bozardı."

Nilüfer'in en güzel ifade edildiği cümlelerdi bence bunlar.

"Nilüfer can kulağıyla dinlerken içinden benim böyle dolu bir hayatım olmadı, insanlar mı yaşamın tadını çıkarıyor, biz mi çok sıradanlaştırıyoruz anlamadım dedi."

Zaman zaman hepimizin aklına esen bir düşence değil mi? Kitaplarda en çok kendimizle buluştuğumuz noktaları seviyorum sanırım.

"Seni sen yapan insanları sev

Sensizliğinde bir sen aramadan"

Yazarın anlatımını şiir tadında bulduğumu belirtmiştim, bunun yanı sıra bölüm aralarında da bu tarz dizelerin bulunması bu duruma ahenk sağlamakta.

En beğendiğim cümleleri sizinle paylaşmak istiyorum:

"Aklımızda farklı bir âlemin kapılarını araladığımız süreç içerisinde dışarıdan uyanık olmayan bir izlenim verebiliyoruz. Kafamızı kurcalayan fikirlerin içinde cebelleşen bir birey olmak bizi ne kadar yakınlarımız tarafından alay konusu etse de sonunda bir amaca kavuşabilmemiz onların da düşüncelerinin yanlış olduğunun farkına varmalarında bir yol oluyor. Dalgınlık yarım kalmışlığın bir sergisi aslında..."

Kitabı genel olarak beğendim. Naçizane paylaşmak istediğim birkaç fikrim de var. Kitapta çok fazla olmasa da bazı imla hataları gözüme çarptı, bunlara dikkat edilebilir. Yanı sıra içeriği incelediğimizde bana göre olay ve kişiler bir noktaya bağlanmadı, biraz havada kaldı. Belki de bu yazarın kendi isteğiyle tasarladığı bir durumdu ancak ben okurken bir bağlantı kurmayı bekledim. 

Kitapla ilgili görüşlerim bunlardı. O zaman kitabın ismine binaen tüm okurlara şu şarkıyı ithaf edelim mi?

Yazarı emekleri için kutluyor ve yazacağı yeni kitaplar için bol ilham diliyorum.

Siz Nilüfer'i okudunuz mu, kitap hakkındaki yorumlarınız neler?

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere hoşça kalın.

- Aleyna


15 Kasım 2022 Salı

İşgal Altında Çırpınan Şehir: İstanbul

 Bu yazımda Umut Meriç Berberoğlu'nun kaleminden çıkmış, ilk basımı Temmuz 2022'de Kutlu Yayınevinde gerçekleşmiş olan İşgal Altında Çırpınan Şehir: İstanbul adlı kitaptan bahsedeceğim.

Umut Meriç Berberoğlu, 2019 yılında yazmaya başladığı bu ilk eserinde İstanbul'un işgal sürecini kaleme almıştır. Kitabın içerisindeki bilgiler belgelere dayanmakla beraber yazar gerçek olaylardan hareketle bazı karakterleri kurgulayarak aktarmıştır. İşte benim okuma sürecimi sürükleyici kılan en büyük etken de bu oldu. Gerçekle harmanlanmış bir kurgu okumak, kişilerin ve olay örgülerinin zihnimde daha kalıcı bir yer edinmesine de olanak sağladı.

Yazarın kalemiyle tanıştığım bu kitapta anlatımı sürükleyici buldum. Bir okur olarak naçizane gözlemlerimi ve önerilerimi paylaşmak da istiyorum. Kitapta yer yer göze çarpan yazım hatalarının, kullanılan zaman kipindeki tutarsızlıkların (bazı yerlerde geçmiş zaman kipi kullanılırken bazı yerlerde geniş zaman kipinin kullanılması) ve anlatım bozukluklarının akıcılığın aleyhine olduğunu düşünüyorum.

Diyaloglar noktasında bir gözlemde bulundum. Bazı diyaloglarda olayların geçtiği dönem yansıtılırken bazı diyaloglar ise günümüz zamanının havasını veriyor. O dönemin diline ne kadar yaklaşılırsa kitabın o denli gerçekçi olacağına ve okuyucuya geçeceğine inanıyorum.

Anlatım noktasında bir başka görüşüm ise bazı yerlerin hızlı geçildiği yönünde. O atmosferi daha çok yaşamak ve hikâyenin içine daha çok girmek için yavaş bir anlatımı yeğlerim; bunun bazı kısımlarda hissettirildiğini ve bir okuyucu olarak genel olarak böyle olmasını istediğimi de belirtmek isterim. 

Kendi adıma yapıcı eleştiri yapabileceğim başka bir durum yoktu. Kitabı genel havasıyla beğenerek okudum. Yüce tarihimize eşlik etmek, özellikle de içinden geçtiğimiz şu günlerde İstanbul'da yaşanan patlama söz konusuyken İstanbul ile ilgili bir kitap okumak hem zamanlama hem de içerik yönüyle bana ayrıca tesir etti. Belki de Mehmet Kutlu'nun Uzun Hikâye'sinde dendiği gibi her kitabın bir kaderi vardı ve bu kitap da kendi zamanında beni bulmuştu. Öyleyse, bu değerli kitaba dair yorumumu sevdiğim alıntılarla usulca sonlandırıyorum:

"Padişahın huzuruna çıkmıyorsun. Saygın takdire şayan lakin hiçbir milletim başka bir kulun önünde boyun eğmeyecektir."

"Onun için vatana ihanetin nedeni değil, er ya da geç bedeli olurdu."

Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet duyarak, kutlu tarihimizi kaleme alan Umut Meriç Berberoğlu'na teşekkür ederek yazımı tamamlıyorum. Bir sonraki yazıma dek esen kalın.

- Aleyna Uluç

11 Kasım 2022 Cuma

Eğitim Yöneticisi ve Öğretmenler İçin Yönetimde Protokol Kuralları ve Kurumsal İletişim

Bu yazımda Arif Dede'nin kaleminden çıkmış, ilk basımı Mart 2021'de Kutlu Yayınevinde gerçekleşmiş olan Eğitim Yöneticisi ve Öğretmenler İçin Yönetimde Protokol Kuralları ve Kurumsal İletişim adlı kitaptan bahsedeceğim. 

Arif Dede, bu kitabında hedef kitlesi olarak eğitim yöneticisi ve öğretmenleri seçse de bence herkesin okuyabileceği bir kitap. Gerek iş hayatı gerekse özel hayatta lehimize işleyecek bilgileri bu kitap sayesinde edinebiliriz.

 Yazar, kitabında resmi ve anlaşılır bir dil kullanmış. Kitabın içeriğinde çok fazla jargon olmadığı ve yalın bir dille yazıldığı için yalnızca bahsi geçen meslek grupları değil herkes okuyup anlayabilir. Açıklayıcı anlatımın hâkim olduğu bu eserde örnekler de bolca mevcut. Böylelikle okuduklarınız aklınızda daha kalıcı hâle geliyor.

Kitapta dikkatimi çeken ya da faydalı bulduğum çok nokta oldu. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum:

"Davette aynı kişi ya da yalnızca davet sahibi işe uzun süre sohbet edilmez, farklı kişilerle tanışma ve konuşma imkânı aranır."

"Resmi bir akşam yemeğine davet edilen çiftlerin, davete ya ikisi birden katılır veya hiçbiri katılmaz."

"Resmi davetlere çocuklar ve 18 yaşından küçük kimseler kesinlikle götürülmez."

"Yemek esnasında münakaşayı gerektirecek ve münakaşası hoş olmayacak politika, ölüm, hastalık gibi konular kesinlikle açılmaz."

"Hediyede pahalılık aranmaz. Hediye, verilecek kişiyi mahcup etmeyecek ve sıkıntı yaşatmayacak değer ve çeşitte olmalıdır."

"Bir kurumda insan ilişkilerinin (iletişimin) olumlu olması, çalışanların bütün enerjilerini işini daha iyi yapmaları yönünde kullanmalarını sağlar. Aksi takdirde enerji insan ilişkilerinden kaynaklanan sorunları aşmaya yönelir."

Kitabı genel olarak beğendim. İnsanın genel kültürünü arttırmada da büyük rol oynuyor. Gözüme çarpan bazı yazım hataları dışında eleştirebileceğim bir nokta bulunmamakta. Yazarı verdiği emeklerden ötürü kutluyor ve yazı hayatının başarıyla sürmesini diliyorum.

Kitabı aşağıdaki bağlantıya tıklayarak temin edebilirsiniz:

https://kutluyayinevi.com/magaza/urun/egitim-yoneticisi-ve-ogretmenler-icin-yonetimde-protokol-kurallari-ve-kurumsal-iletisim-arif-dede/

Bir sonraki yazımda görüşene dek esen kalın.


- Aleyna Uluç

2 Eylül 2022 Cuma

Geç Kalıyorsun

 Bu yazımda Ferudun Çınar'ın kaleminden çıkmış, ilk basımı Haziran 2022'de Kutlu Yayınevinde gerçekleşmiş olan Geç Kalıyorsun adlı kitaptan bahsedeceğim.

Yazar, bu kitabını HİKROM (Hikâye - Roman) tarzında yazdığını belirtiyor. Böyle bir türü daha önce duymamıştım, belki de yazara özgüdür. Kitabın içinde birbirinden ayrı hikâyeler bulunmakta, aynı zamanda bazı hikâyelere sayfalar ardından tekrar dönülüp bağlantı kuruluyor ve bu da birbirinden ayrı iki türün harmanlanmasını ortaya koymuş oluyor. Bu türü oldukça özgün buldum ve beğendim.

Yazar, kitabında tanrısal anlatıcı denilen anlatımı kullanmıştır. Şahsi olarak romanlarda en çok bu anlatımı beğeniyorum çünkü karakterlerin her birine geniş bir perspektif ile bakabiliyorsunuz.

 Yazarın kalemini beğendim, yalın ve başarılıydı. Özellikle diyalogları çok iyi yazdığı fikrindeyim. Hiçbir diyalog sırıtmıyor, kitabın içinde yapay durmuyordu. 

Kitaba dair en beğendiğim şey sürekli şaşırıyor olmamızdı. Özellikle son sayfalarda... Beni şaşırtan, aynı paragrafı şaşkınlık içinde tekrar okumamı sağlayan kitapları seviyorum. Kitaba dair naçizane eleştirim ise çok fazla sayıda karakter olmasından mütevellit yaşanan kafa karışıklığı olacak. Bir romanda karakter zenginliği çok doğaldır fakat bu kitap hikâye - roman karışımı şeklinde yazıldığı ve birinden birine geçildiği için okurken bende çok büyük bir kafa karışıklığı yarattı. "Kim kimdi, şu an ne oluyor?" diye pek çok kez duraksadım. Bunu önlemek adına cümle içlerinde karakterlerin isminin ve vasıflarının daha çok tekrarlanmasını yeğlerdim.

Kitapta bir sahnenin birden kesilmesi, farklı sahneler ardından o sahneye tekrar dönülmesi bana bir dizi - film havası verdi. Bence bu kitap hem bu tekniği hem de ters köşeleri ile bir senaryo olarak yazılmaya oldukça uygun. 

Yazarı verdiği emeklerden ötürü kutluyor ve yazı hayatında başarılarının devamını diliyorum.

Esen kalın.

- Aleyna Uluç

1 Eylül 2022 Perşembe

Ayak İzleri

Bu yazımda Hatice Meraklı'nın kaleminden çıkmış, ilk basımı Ekim 2019'da Kutlu Yayınevinde gerçekleşmiş olan Ayak İzleri adlı kitaptan bahsedeceğim. 

Hatice Meraklı, Ayak İzleri kitabında Almanya'da yaşadıklarını ve bazı konulardaki fikirlerini paylaşarak anı - deneme türleriyle harmanlanmış bir eser ortaya koymuştur.

Neredeyse hepimizin Almanya'da yaşayan bir tanıdığı vardır ya da az çok Almanya hakkında bilgiye sahibizdir. En basitinden Alman çikolatası diye aklımızda yer edinen bir detay vardır. Bu kitapta ise ben bunlardan çok daha fazlasını, Alman insanını ve yaşam biçimini tanımış oldum. Yazarın kendi anıları üzerinden gerçek insanlara, gerçek anlara şahit oldum. Anı kitabı okumak birinin anılarına ortak olmak gibi aslında, öyle değil mi? Ben daha önce bu türde iki üç kitap ancak okumuştum, bu kitap da onlardan biri oldu ve çok sevdim.

Yazar yalnızca anılarını değil, denemelerini de paylaşmış kitabın içinde. Kalemini ve düşüncelerini beğendim, en çok da beni daha önceleri zihnimde yeşeren düşüncelerden yakalayan cümleleri sevdim. Hani bazen bir şey okursunuz ve "Evet evet, tam olarak bu!" diye düşünürsünüz ya, işte bende bu etkiyi uyandıran ve içimdeki taze hisle kalemimin kapağını açıp altını çizdiğim o cümlelerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum:

"Bir şeyi ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!"

"Ötelediğimiz ne çok şey var, sonra dediğimiz. Yarın yaparım, yarın gelirim, yarın özür dilerim, yarın yürüyüşe çıkarım. Ne acıdır ki, fark etmeyiz asıl ertelediğimizin kendi hayatımız olduğunu!"

"Dikkatini en çok nerede toplarsa oradan yeni şeyler gösteriyormuş hayat dediğin."

"Hayatımıza bir şekilde dâhil olan her bir insanın bir misyonu olduğuna inanıyorum artık. Acı tatlı, iyi kötü ne yaşarsak yaşayalım bizlere bıraktığı birtakım dersler, birtakım kazanımlar oluyor muhakkak. Burada önemli olan hangi açıdan baktığımız belki de. Her insandan bir şey öğreniyoruz mutlaka, verebileceği hiçbir şey olmayıp sadece alandan bile, en azından kendimizi öğreniyoruz."

Ve çocuklardan bahseden o ışıltılı cümleler:

"Sizin sevgi dersi öğretmeninizdir. Sizin 'daha iyi bir insan olma dersi' öğretmeninizdir. Siz onu eğittiğinizi, büyüttüğünüzü zannederken aslında o sizi eğitiyor, büyütüyor, yoğuruyor, pişiriyordur. Hayata bahar yönünde pencereler açandır çocuk."

Bu cümleler sizin de içinizi açmıyor mu sahi? Ben yazarın anılarından kendime pay çıkarıp yeni şeyler öğrenirken denemelerinden de hayat dersi heybeme güzellikler doldurup kitabı bitirdim. 

Kitapla ilgili naçizane tavsiyelerime gelecek olursak daha önce başka yerde duyduğum hikayelerin alıntılanmasını istemezdim, sadece yazara ait olan denemelerin olması, ara ara diğer hikayelerden kısa alıntılar yapılması bana göre daha iyi olurdu. Çok fazla olmasa da yazım, noktalama hatalarının da gözden geçirilmesini öneririm.

Yazarı verdiği emeklerden ötürü kutluyor ve yazı hayatında başarılar diliyorum.

Esen kalın.


31 Ağustos 2022 Çarşamba

Güneş Yağmuru

 Bu yazımda Hayriye Göztaş'ın kaleminden çıkmış, ilk basımı Temmuz 2022'de Kutlu Yayınevinde gerçekleşmiş olan Güneş Yağmuru'ndan bahsedeceğim.

Üç anne, üç baba ve dört çocuk... Hepsi bir dağ evinde toplanıp hayatın stresinden uzaklaşmıştı. Babalar birbirleriyle keyif içinde vakit geçiriyor, anneler birbirine hemdert oluyor, çocuklar küçük mutluluklarını yaşıyordu.

Tam o anda yaşanan tek bir an her şeyi tuzla buz etti. Mutluluk ardında kırıntılar dahi bırakmadan kayboldu. Hüzün tüm kasvetiyle üzerlerine çöktü. Her biri sonbaharda savrulan yapraklar gibi bir yana savruldu. O gün hepsi eksik parçalarla dağıldı.

Hikayenin bu kısmından sonra birbirinden kopan parçaların sonraki yaşamlarına tanık olduk. Karakterlerin yaşamlarını öncesi ve sonrası olarak okuduk. Kitabın bölümlerinde farklı karakterlere ve zaman dilimine geçilmesi hikayenin merak duygusunu oldukça yüksek tutmakta. Sanki okuyucu olarak size dağılmış bir yapboz veriliyor ve parçaları bulup doğru yere yerleştirmeniz isteniyor gibi... Okurken tam olarak böyle bir hissiyat aldım. Yazarın kullandığı bu yöntemi çok beğensem de benim için tek eksisi kafa karışıklığı oldu, zaman zaman şu anda kimi okuyorum diye düşündüm. Bazı yerleri tekrar gözden geçirdiğim oldu.

Karakterlerin çok iyi tasarlandığını düşünüyorum. Çok sayıda karakterin önde olduğu hikayelerde yazarın her bir karakteri okuyucuya hissettirmesi zordur ve bence yazar bunu çok iyi başarmış. Birbirinden çok farklı karakterleri kendi pencerelerinden bize aktarmış. Sitemlerini, içsel dünyalarında olanları, yaşadıklarını anladım, hissettim. 

Yazarın anlatımını çok beğendim. Daha önce kendisinin Yamalı Koza isimli kitabını okuyup yorumlamıştım. Yamalı Koza'da da anlatımını beğenmiştim, henüz çok yeni olan Güneş Yağmuru'nda ise yazarın kalemini epey güçlendirdiğini hissettim.

Bölüm başlarında edebiyat dünyasının önemli isimlerinden alıntılar yapılması benim çok sevdiğim bir detay oldu. O bölümün temasına uygun bir sözü okuyarak bölüme başlamak güzel bir ayrıntıydı. 

Bence bu kitap kurgu bakımından bir film senaryosu olmaya müsait. Belki ileride yazarımız kitabın içeriğini genişletip bir senaryo haline çevirebilir, kim bilir? 

Kitaba dair naçizane iki önerim var. İlki, devrik cümlelerin daha seyrek olması. İkincisi ise bazı yerlerin daha yavaş bir şekilde işlenmesi çünkü bence bu kurgu detaylı işlenmeye çok uygun. Çok sayıda karakter ve olay olduğu için daha uzun olmasını, olayların daha yavaş akmasını yeğlerdim. 

Yazarı emeklerinden ötürü kutluyor ve yazı hayatında başarılar diliyorum.

Esen kalın.

- Aleyna Uluç

30 Ağustos 2022 Salı

Ay Çekirdeği

 Bu yazımda Hüseyin Eren'in kaleminden çıkmış, ilk basımı Şubat 2021'de Kutlu Yayınevinde gerçekleşmiş olan Ay Çekirdeği adlı kitaptan bahsedeceğim. 

Ana karakterimiz Ayşe, çok merhametli, iyi niyetli bir kızdır. Kalbinden kimseye karşı bir kötülük geçmez. Bu güzel yönleriyle herkes tarafından sevilen biridir. 

Ayşe ile babası arasında sevgi dolu bir bağ vardır. Babası Cevdet Bey'in bir gün kızına Ay Çekirdeği diye hitap etmesiyle beraber Ayşe artık Ay Çekirdeği diye anılır ve kitabımızın ismi de buradan gelir...

Kitabımız, Ay Çekirdeği'nin çocukluk yaşlarından başlayarak uzun bir zaman dilimini kapsamakta. Hikâyenin başlarında birbirinden hoşlanan Ay Çekirdeği ve Ali'nin birbirlerine kavuşma sürecine şahit oluyoruz.

Ali ile Ay Çekirdeği'nin birbirlerine kavuşmaları ne kadar kolay olduysa kavuştuktan sonraki süreçleri de bir o kadar zorlu olmuştur. İşte mücadele dolu hikayeleri okumayı sevenleri tam burada yakalıyor yazar, doğru yerdesiniz!

İyi günde herkes iyi, peki ya mutsuzluğa da var mısın?

Bence Ay Çekirdeği'nin teması bu söz. Ali ile Ay Çekirdeği maddi durumlar, insanların onu kullanması, beklenmedik kötülükler ve dahasıyla mücadele ederken aşkları da bir sınava tabi tutuldu.

"İkisinin sevgisi bedenen veya bir başka amaç uğruna değil, kalben gerçekten aşk uğruna kurulmuş bir sevgiydi. Para, mal mülk veya başka şeyler bu aşkı yıkacak kadar güçlü değildi."

Peki sizce bu hep böyle mi sürmüştür? Cevabını merak ediyorsanız Ay Çekirdeği'ni okuyabilirsiniz.

Gelelim şimdi şahsi yorumlarıma. Öncelikle kitabın konusunu ve karakterleri gerçekçi buldum. Ali'nin ailesine karşı bile sınırlarını çizememiş olması, her şeyi alttan alıp göz yumması, etrafındaki fettan insanlar çok gerçekti. Okurken çoğunuz bunları tanıdık bulacaktır. 

Ben Ali'nin başına gelen neredeyse her şeyin sınırlarını çizemediği için olduğunu düşünüyorum. Bu konuda hepimize ders verecek nitelikte olaylar yaşıyor. Hayır diyememek, başkalarının boyunduruğu altına girerek kendi hayatından çalmaktır. Ne yazık ki Ali de böyle yaptı. Sizce dersini alıp değişmiş midir?

Yazarın anlatımını sevdim. Naçizane birkaç tavsiyem var. Cümlelerdeki yazım ve noktalama hataları okurken dikkat dağıtabiliyor. Bazı cümlelerdeki kopukluk, anlatım bozukluğu da okuma esnasında akıcılığı önlemekte. 

Kitabın içindeki romantik cümleleri beğendim fakat bazı yerlerde fazla buldum. Günlük bir konuşma içinde Ali ile Ay Çekirdeği'nin şairsel bir dille konuşması bana gerçekçi gelmedi. Okurken kafamda canlandırmak güç oldu. Bu diyalogların daha az ve yalnızca duygusal yakınlaşma kurulan anlarda olmasını öneriyorum.

Kitabın sonlarına doğru olan bir olay beni şaşırttı. Okuyuculara ipucu vermek istemediğim için pek detay vermeyeceğim fakat o olayı karakterle tutarsız buldum. Aynı zamanda bu kadar hızlı işlenip geçilmesi ve bir anda unutulması bana çok yüzeysel geldi. 

Kitapla ilgili genel yorumlarım bunlar. Yazarı emeklerinden ötürü kutluyor ve yazı hayatında başarılar diliyorum.

Esen kalın.

- Aleyna Uluç