29 Ocak 2021 Cuma
1918 Gülfidan
27 Ocak 2021 Çarşamba
Son Saklambaç
20 Ocak 2021 Çarşamba
Kozmik İfşaat
Bu yazımda Hazar Tandoğan'ın kaleminden çıkmış, ilk basımı Temmuz 2018'de, Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan Kozmik İfşaat - Yaratılış ve Varoluş Hakkında Fizikötesi Bilgiler adlı kitaptan bahsedeceğim.
14 Ocak 2021 Perşembe
İçimdeki Sen
Bu yazımda Nilsu Algür'ün kaleminden çıkmış, ilk basımı Aralık 2020'de, Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan İçimdeki Sen adlı kitaptan bahsedeceğim.
15 yaşındaki genç yazar Nilsu Algür, İçimdeki Sen ile yazarlık dünyasına bir adım atmıştır. 130 sayfadan oluşan bu öykü kitabında ana karakterimiz Yağmur'un aşk, aile ve hüzün temalı hayatını okuyoruz.
Yağmur, küçükken anne ve babası tarafından terk edilen genç bir kız. Bunun eksikliğini hayatı boyunca yaşarken kendisi gibi terk edilmiş olan Buse ile yurtta sıkı bir arkadaşlık kurmuş, üniversiteyi kazandıklarında da beraber bir eve çıkmışlardır. Yağmur'un üniversitede hayatının aşkını bulması ve ailesinin yıllar sonra ortaya çıkması gibi olaylarla da hayatının değişmesine tanık oluyoruz.
Kitabın ilk kısımları günlük olaylardan oluşurken sonrasında bir ters köşe yaşanıyor ve beklemediğimiz şeyler okuyoruz. Hikayenin teması farklı bir hale evriliyor ve okuyucuyu şaşırtıyor. Bu olayı sevdiğimi ve başarılı bulduğumu söylemeliyim.
İlk sayfalarda betimlemeleri yetersiz bulsam da yazarın henüz ilk kitabı olduğunu baz aldığımızda bu normal karşılanabilir. İlerleyen sayfalarda betimlemelerin artması ve karakterin duygularının daha iyi geçmesi de kitabı yazma aşamasında kalemini geliştirdiğini gösteriyor. Örnek vermek gerekirse Yağmur'un yazdığı yazılarda anlatım başarılıydı.
"Kendimi derin bir çukura düşmüş gibi hissediyorum. Ne zaman kalksam geçiriyorsun sırtıma tekmeyi. En korkunç rüyalarımda sen çıkıyorsun karşıma. Ben yine sana sığınıyorum. Yokluğun rüyalarımda bile acı veriyor bana. Dünyamda senin olmadığın yer yok. Senin olmadığın dünyalara ben tutunamıyorum. Duy, takdir et acımı, utan kendinden, bakama yüzüme."
Bu yazıları beğendim ve yazarı kendini geliştirdiği için takdir ettim.
Genel olarak bakıldığında İçimdeki Sen genç kurgu sayılabilir. Bu türü okumayı sevenlerin kitabı beğenerek okuyacaklarını ön görüyorum. Genç yazarımıza da yazı hayatında başarılar diliyorum. Kendisini her kitabında daha da geliştireceğip üstüne katarak ilerleyeceğinden eminim.
Esen kalın.
Aleyna Uluç
13 Ocak 2021 Çarşamba
Koz
Bu yazımda Ayşenur Akın'ın kaleminden çıkmış, ilk basımı Nisan 2020'de, Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan Koz adlı kitaptan bahsedeceğim.
Ayşenur Akın yazı hayatına bir şiir kitabıyla başlamıştır. Bu şiir kitabının kapağını ilgi çekici ve hoş buldum. Keza ismi de öyle. Koz, kulağa hoş geliyor.
Kitabın içeriğine gelirsek söyleyeceğim ilk şey şairin kafiyeleri ustalıkla kullandığı olur. Günümüz şiirlerinde kafiyenin pek dikkate alınmadığını da baz alırsak bu yönüyle ilgi çekiyor ve okurken ritmik bir hava oluşturuyor. Örnek olarak Kuş Bir Başkasıdır isimli şiirini paylaşmak istiyorum:
Kuş Bir Başkasıdır
Siyah gelinler, siyah geceler, heceler siyah...
Kan kırmızı, kar kırmızı, el kırmızı.
Yaşıt ölümler, eşit boyutlar,
Sanki hiç bilmediğimiz ocaklar, aralıklar.
Sorusu olmayan soru işaretleri,
Kafatasına serilmiş fikrin ikinci eli.
Eşini bekleyen bir kuş düşer omzuna.
Talih kuşu hazırdır hesabına konmaya.
Parmak ucunda dikilirsin sancının,
Damlalarını düşürmeden yağmurlarının;
Gölgen düşer.
Yüz düşer, diz çöker, vakit biter.
Kafesinden guguk kuşları öter.
Zamanın oburluğuna besilenen kuşlar,
Göçüp giderler.
Kafiyelerin yanı sıra öyküvari bir anlatımı var şiirlerin ki bu da beğenimi kazandı. Şairin kendisine özgü bir havası var. Bunu da Şahsın İkinci Hâli şiiriyle göstermek istiyorum:
Şahsın İkinci Hâli
"Yandı, kavruldu ay gece vakti
Abasına doldurmuştu yıldızları
Biz seyretmeden uyuyakalma hali...
Ninnileri ağzında dikili çocukların.
Sol yanında
Kepenkleri kapatmışlık vardı
Demirlerimizi ısıtan
Sokak lambaları
Suni güneşimizi kapatamadı
Ay ve tayfası
Üzerimize yakışan
Kalıbımızda şekil alırdı
İnkâr etmeyin
Hepimizin maddesinde ikinci bir hâl vardı."
Özellikle son iki dize dikkatimi çekti ve altını çizdim. Doğru bir noktaya parmak basılmış.
Şiirlerin isimleri de dikkatimi çekti. Hayaller Söndürür Lambamı, Son Son Son Yanılgısı, Kayıp Kalpler Bürosu ve Kelebeksiz Uykular gibi farklı ve kulağa hitap eden isimler konulmuş şiirlere.
Sözün özü, şairin özgün ve başarılı şiirleri var. Eğer şiir okumayı seviyorsanız 86 sayfadan oluşan bu şiir kitabını sizlere öneriyorum. Şaire de şiirleri için bolca ilham diliyorum. Belki ikinci bir şiir kitabı daha gelir yahut da farklı bir türle okuyucularını karşılar, kim bilir? Beklemedeyiz.
Esen kalın.
Aleyna Uluç
8 Ocak 2021 Cuma
Dört Yapraklı Yonca
7 Ocak 2021 Perşembe
İki Dünya Arasında 1 - Platonik Sevda
Bu yazımda Nazak takma adlı yazarın kaleminden çıkmış, ilk basımı Aralık 2020'de, Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan Platonik Sevda adlı kitaptan bahsedeceğim.
Yazarın ilk kitabı olan Platonik Sevda aynı zamanda İki Dünya Arasında serisinin de ilk kitabıdır.
Kitabı elime aldığımda dikkatimi çeken ilk şey şüphesiz kapağı oldu. Oldukça ilgi çekici ve göze hitap eden bu kapağın tasarımı da yazarın kendisine ait. Hikayenin ne olduğunu, ne anlattığını düşündürmekte bu tasarım. Öte yandan ismi de acaba bir aşk kitabı mı diye düşündürürken kitabı okuduğunuzda ismin çok doğru tercih olduğunu düşünüyorsunuz çünkü ana karakterin ismi Sevda ve kendisi hep platonik aşklar yaşayan biri. Tabii kitap bununla sınırlı değil; Sevda'nın bu dünya ile öbür dünya arasında kalması ve yaşadığı tüm garip ruh halleri anlatılmakta.
Kitabın konusu ne kadar ciddi olsa da yazar mizahi bir üslup kullanarak okuyucuyu şaşırtmış ve alışagelinmişin dışında bir eser ortaya koymuştur. Mizahi derken, dini alaya aldığını kastetmiyoruz elbette. Bu mizahi yön Sevda'nın gün içinde yaşadığı olaylarda ve ruh hallerinde baskın olmakta. Ben bu farklı tarzı sevdim ve hoşuma gitti.
"Velhasıl Sevda topu attan, Sevda coş, koş, yürü beee kim tutar seni gazını bana kendimden başka verebilecek kimse yoktu. Özgüven dopingi ve kaymış şaftımı rehabilite edebilecek bir psikolog vardıysa da ona yatıracağım paradan sonra çaya batıracak bisküvim kalmazdı. Zaten bu ödeme hesap türü dünyevi şeyler kafamı yeterince bozmuşken konsantre olamaz ve psikologla seansımız 'Borcum ne kadar? Kaç seansta ne kadar? İki seansta bitse olur mu, olursa ne kadar?' diyaloğunu geçemezdi."
Bu paragraf hepimizin iç sesi gibi. Bu güldüren cümlelerin yanı sıra karakteri gerçek gibi hissettiğimi de söylemeden edemeyeceğim. Hatta öyle ki, bir yerde gerçek bir karaktermiş gibi düşündüğümü fark edip "A bu hikaye gerçek değildi ama." diye kendi kendime düşüncelere daldım. Belki yazar kendinden bir şeyler katmıştır, onu bilemeyiz elbette ama böyle hissettirmesini sağlayan en kuvvetli şey karakterin düşüncelerini samimiyetle ve detaylı bir şekilde aktarması oldu.
"Benim hayatımdaki en büyük yanlışım hep kendi meselelerini başkalarına sormak oldu. Bu mu doğru, bu mu yanlış? Kim benim kalbimin röntgenini çekebilirdi ki? Kim saliseyle yaşadığım kısacık çekim alanlarındaki yüksek dozdaki voltajımızı hissedebilirdi? Orada mıydılar? Hayır! Bizi gördüler mi? Hayır! Kalplerimizdeki görünmez bağı ve bir ömür mutlu olup olamayacağımızı kim bilebilirdi? Kimse! Ama herkesin bir fikri vardı. Ben hep olmayacakların aşkını yaşardım, onlar hep doğru! Halbuki hepsinin abuk subuk aşk hikayelerini can kulağıyla dinliyordum ve ümitlerini yitirmesinler istiyordum. Ben dosttum! Elbette yanlışa sürüklemek değildir dostluk ama bazen sırtını sıvazlamaktı. Sen perdelerini çekip umutsuzluğa yol alırken, o perdeyi açıp "Gün aydın ve sen başarabilirsin!" diyen, karamsarlık denizinden çıkaran, güçlü, tatlı bir ses olmalıydı. Zaten olumsuzluklara çivilenmişken üzerine çekiç vurmanın ne alemi vardı?"
Bu gibi cümlelerle Sevda'yı daha iyi anlıyor ve bir iletişim halinde oluyoruz.
Kitap Sevda'nın kafa sesleriyle sürerken aynı zamanda iş yerinde aşık olduğu Aslan karakteri de bir soru işareti gibi dönüyor kafamızda. Bunun nedenini söylemeyeceğim çünkü okuduğunuz zaman anlamınızı isterim ama şunu söylemeliyim ki ben de Sevda gibi merak içindeydim onu okurken ve bazı davranışlarını "Neden öyle yaptı?" diye sorguladım. Ben böyle merak ededururken kitabın sonu da bu merakı destekler nitelikte, en heyecanlı anında bitti. İkinci kitap ne zaman gelir bilemiyorum ama geldiği zaman hızla okuyup Aslan'ın cevaplarını almak istiyorum.
Sözün özü farklı türde bir kitap okumak istiyorsanız Platonik Sevda'yı öneriyorum. 35 yaşındaki Sevda'nın trajikomik hikayesi size neler düşündürecek bakalım?
Yazara serinin devamı için ilham ve başarı diliyorum. Esen kalın.
Aleyna Uluç