Bu yazımda Hayriye Göztaş'ın kaleminden çıkmış, ilk basımı Şubat 2021'de Kutlu Yayınevi'nde gerçekleşmiş olan Yamalı Koza'dan bahsedeceğim.
Aysar Göç, Yamalı Koza ve Güneş Yağmuru isimli kitaplara imza atan Hayriye Göztaş, bu romanında okurlarını etkilemeyi başarıyor.
Yamalı Koza, kozasına hapsedilip kanatlarını ıstırap içinde çırpan kelebeklerin hikâyesi...
Kitabın ismini ve kapağını içerikle tamamiyle uyumlu buldum. Başarılı bir tercih olmuş.
Sabriye'nin kozasına hapsedilmesi eşi Salih'in kıskançlığı, dış dünyaya karşı zihninde oluşan algıları ile başlıyor. Bir polis olan ve mesleği dolayısıyla gün içinde birçok kötü vakayla karşı karşıya kalan Salih bunlardan psikolojik olarak etkileniyor ve dünyayı algılayış biçimi güvensizlik üzerine kuruluyor. Hayatındaki herkese şüphe ile yaklaşıp her an diken üstünde duruyor. Polisliğin kendisine göre bir meslek olmadığını zaman içinde idrak etmiş olsa da var olan düzenini bozmuyor ve bu düşünceler tüm hayatını etkiliyor.
Sabriye, eşinin aşırı kıskanç ve baskıcı halinden dolayı evden dışarı çıkmıyor. Tüm günü ev hapsinde geçiriyor. Çocuklarıyla, evle ilgileniyor. Ailesi dışında gördüğü tek yüz, ev sahipleri Meryem Hanım ve onun kızı Birgül.
Sabriye eşinden şiddet görüyor. Sürekli olarak suçlanıyor ve her şeyden sorumlu tutuluyor. Bu olayların üstüne yaşadığı travmalarla da her gün yavaş yavaş solan bir çiçeğe dönüşüyor.
Kitabın bende beğeni uyandıran yönlerinden biri, roman içinde yalnızca Sabriye'nin değil birçok karakterin derin ve insanı düşündüren hikayesine tanık olmamızdı. Sabriye, Salih, Salih'in meslek arkadaşı Mehmet, Salih'in geçmişinden gelen isimler... Hepsinin hikayesi birbirinden derin ve düşündürücü.
Romanın bir diğer etkileyici yanı ise hikayelerin birbirine görünmez iplerle bağlı olması ve beklemediğimiz ters köşeler yaratmasıydı. Ayrı ayrı görünen ve okurken başta "Neden bu karakter anlatıldı ki, diğerinden gidiyorduk" derken bana o nedeni gösterdi ve eksik parçaları olan yapboz tamamlandı, bir bütün oldu.
Başta nefret ettiğim bir karakteri sonlara doğru hak vermesem de anladığımda ve hayata onun gözleriyle baktığımda romanın bendeki tesirini fark ettim...
Kitabın içeriğindeki sürprizleri sizlerin okuyarak görmesini istediğim için konudan daha fazla söz etmeyi bırakıp yazarın kalemi üzerine yorumlarda bulunacağım.
Yazarın kalemiyle bu kitapta tanıştım ve anlatımını beğendim. Betimlemeler konusundaki başarısı özellikle dikkatimi çekti. Beni çarpan ve çok etkilendiğim birkaç alımtıyı sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Bunu Salih'e sunma düşüncesi bile ne cesaretle uğramıştı ki zihnine!"
Düşüncelerinin bile cesaretsiz olduğu bir yaşam...
"Bir zihnin köşesinde, bir kalbin içinde yaşamak istememişti Mehmet."
"Salih ise iş ve ev arasındaki döngü arasında kayboluyordu ara sıra. Bu iki hayat arasındaki köprüyü yıkmak istiyor, hep aynı Salih olmak istiyordu."
"Sabriye ise her tohumun kendi mizacında bir ağaca dönüşeceğine inanırdı. Sadece dışarıdan yapılan müdahale ya tohumu çürütürdü ya da tohum kendi mizacı dışındaki ağırlığın altında ezilirdi. Her akarsu nasıl akıp denize ulaşmak için yolunu buluyorsa ve kıvrıla kıvrıla yol çiziyorsa kendine, insanoğlu da öyleydi. Hayat yolunda öğreniyordu çoğu şeyi."
Hayat, ne güzel anlatmış bu paragrafta.
"İnsanın en yakınındakine dahi güven duymaması bir güçlülük değil aksine ıstıraptı. Bu binlerce farenin bir ipi kemirdiği gibi şüphenin fikirlerini kemirmesinden başka bir şey değildi. Kopan fikirlerle beraber ruhundaki huzur da düşerdi uçurumlara. Ve bu sefer huzursuz bir ruh da kendini başkalarını huzursuz etmeye adardı aynı Salih'in yaptığı gibi."
Zihnin hapishanesini şahane anlatan bir paragraf...
Yazarın kalemiyle ilgili yapıcı eleştirime gelecek olursak devrik cümlelerin çok fazla kullanıldığını belirtmek istiyorum. Devrik cümleler kitaba şiirsel bir anlatım katsa ve edebi hazzı desteklese de fazla olduğunda akıcılığın önüne geçiyor. Yamalı Koza'da da bu durumu gördüm. Anlatım bozukluklarının da incelenmesini öneriyorum.
İmla hataları çok fazla olmasa da bazı yerlerde vardı. Bunlar da okurken dikkat dağınıklığı yaratabiliyor.
Başka herhangi bir eleştirim yok. Yazarı verdiği emekten ötürü kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum.
Bir sonraki yazıda görüşene dek esen kalın.
Aleyna Uluç
28.07.2022
Etkisinde kaldığım eserlerden birisi yazarımızın eline emeğine sağlık.
YanıtlaSilBen de aynı şekilde etkilenmiştim.
YanıtlaSil