Bu söyleşide 2019'da Dört Yapraklı Yonca ve 2020'de Eyvah Annem Kayboldu isimli kitapları Kutlu Yayınevi'nden çıkmış olan Şeyda Aksel'i konuk edeceğim.
1-) Bir tümceyle kendinizi tanıtır mısınız?
Biraz uçuk biraz kaçık çok fazla anne :)
2-) En son okuduğunuz kitabın adı nedir? Ne anlatıyor? Niçin okuma gereksinimi duydunuz?
Posta kutusundaki mızıka. Ali Ural’ın kaleminden mektup şeklinde yazılmış, muhteşem denemelerden oluşan bir kitap. Kelimeler sanki yazarın kaleminden değil yüreğinden dökülmüşler. Hepsi hayatın içinden sözler, vecizler, bazen de ayet ve hadisler... İnsana yeni ufuklar açan, iç dünyasına bir dost gibi sızıveren samimi bir kitap. Ben sürekli aynı değil de farklı türlerde kitaplar okumayı seviyorum. Bu benim için hem ilham verici hem de kalemimi zenginleştirdiğini düşünüyorum. A. Ali Ural da deneme türünde kalemini en beğendiğim yerli yazarlarımızdan.
3-) Bu kitapta en beğendiğiniz kısım ne oldu?
Sevgili Dost!
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba insan denince hatırlanıyor muyuz?
4-) Siz bir yazar olarak bu kısmı nasıl değiştirirdiniz?
Beni fazlasıyla etkileyen bir kısım aslında. Durup durup hayatı, kendimi ve çevremi sorgulatıyor. Bu nedenle değiştirmek değil de eklemek istediklerim olabilir herhalde.
Dostluğun anlamını yitirdiğini dönemlerde, birine “dost “diye hitap edebilmek paha biçilemez bir değer. Tüm kavramların silikleşerek maddiyata dönüştü bu dünyada, herkes silkelenip kendine baksa keşke. Hani yıllardır bize verilen bir örnek vardır ya: “Herkes kendi kapısının önünü süpürse dünya tertemiz olur.” İşte herkes kendi gönül kapısını süpürse, eminim ki “insan” dendiğinde tekrar hatırlanacağız.
5-) Kaleminden etkilendiğiniz, yazarken ilham aldığınız bir yazar var mı? Varsa hangi anlamda sizi etkiledi?
Farklı türlerde farklı isimler var tabii ki. Ali Ural'dan bahsetmiştim zaten. Onun dışında Tess Gerritsen, Mustafa Kutlu, Nurullah Genç, Turgut Özakman, İskender Pala...say say bitmez herhalde. Benim için farklı türlerde eserler okumak çok ilham verici. Bazen okuduğum bir makaleden bile etkilenebilir, dinlediğim bir şarkı ile bambaşka diyarlara yolculuk edebilirim. Artık dinlediğim sadece bir şarkı değil hayal dünyamın anahtarıdır.
Ben kalemin özgün olmasından yanayım. Evet sevdiğim pek çok şair ve yazar var. Fakat hiçbir zaman onlar gibi yazmaya çalışma çabam olmadı. Her insanın yaşı, bilgi birikimi, hayattaki yaşanmışlıklar, dünyaya bakış açıları farklı. Tabii ki birbirlerine ilham olabilirler ama kesinlikle özgün olmalıdır.
6-) Son olarak okurlara ne demek isterdiniz?
Hiç görmediğiniz yerlere gitmek, tanımadığınız insanların evlerine konuk olup onların hayatlarına dokunmak çok güzel. Bu zamana kadar okurlarımdan çok güzel, samimi ve içten dönütler aldım. Eserlerimi okuyarak beni yalnız bırakmayan tüm güzel yüreklere sevgiyle....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder